, , ,

Kadınların Tarihteki Görünmezliği

Kadınların Tarihteki Görünmezliği

Tarih dediğimiz şey, sadece yaşanan olayların sıralı anlatısı değil. Asıl mesele, bu olayların kimin gözünden yazıldığıdır. Bugün elimizdeki tarih kitaplarına baktığımızda çoğunlukla hükümdarlar, devlet adamları, savaşlar ve siyasi değişimler anlatılır. Ama toplumun yarısını oluşturan kadınların hikâyeleri genellikle ya hiç yer almaz ya da arka planda geçer. Peki kadınlar gerçekten tarihte yok muydu, yoksa bilinçli olarak görünmez mi kılındılar?

Bu soru, sosyoloji, felsefe ve psikoloji açısından derinlemesine düşünülmesi gereken bir konu. Bir toplumu anlamak için sadece liderlere değil, görünmeyen çoğunluğa da kulak vermek gerekir.

Tarihi Kim Yazar? Kimin Hikâyesi Anlatılır?

Çoğu zaman tarih, iktidar sahiplerinin gözünden yazılır. Erkek egemen toplum düzeni, tarih yazımını da kendi değerleri doğrultusunda şekillendirmiştir. Bu yüzden kadınların üretici, dönüştürücü ve yaratıcı katkıları çoğunlukla kayda geçmemiştir. Oysa kadınlar, tarım devriminden sanayi toplumuna kadar her dönemde üretim, emek ve kültürel aktarımın içinde aktif rol oynamışlardır.

Tarih sahnesinde kadınların görünmez kılınması unutkanlık değil, bilinçli bir yok saymadır. Sosyolojik açıdan bu, ataerkil düzenin güç ilişkilerini pekiştirmenin bir yoludur. Kadınların adı geçmediğinde erkek egemenlik doğal ve sorgulanamaz bir hâl alır.

Kadınların Toplumsal Rolü ve Görünmezlik

Kadınların tarih boyunca görünmez olmasının en önemli nedenlerinden biri, onlara verilen rollerin “özel alanla” sınırlı kalmasıdır. Ev işleri, çocuk bakımı, aile sorumlulukları tarih boyunca “görünmez emek” olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında savaşmak, yönetmek ve icatlar yapmak gibi işler kamusal alanın parçası olarak daha çok erkeklerle ilişkilendirilmiştir.

Bu durum, kadınların katkılarının yok sayılmasına yol açmakla kalmamış, toplumsal belleğin eksik oluşmasına da neden olmuştur. Yani geçmişi anlamaya çalıştığımızda elimizde yarım kalmış bir hikâye vardır.

Görünmezliğin Kimlik Üzerindeki Etkisi

Psikolojik açıdan, kadınların tarihte görünmez olması bireysel ve kolektif kimlik üzerinde etkili olmuştur. İnsanlar kimliklerini büyük ölçüde rol modeller üzerinden kurar. Eğer bir kız çocuğu kendi toplumunun tarihinde kadın liderleri, bilim insanlarını veya sanatçıları görmezse, kendi potansiyelini sınırlı görme eğilimi gelişebilir.

Sosyal psikolojide buna “özdeşleşme eksikliği” denir. Kadınların geçmişte görünmemesi, bugünün kadınlarının da kendilerini geri planda hissetmesine yol açabilir ve toplumsal cinsiyet rolleri kuşaktan kuşağa yeniden üretilir.

Kadının Ötekileştirilmesi

Simone de Beauvoir’in meşhur sözü çok anlamlıdır: “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” Bu söz, kadınların tarih boyunca sürekli “öteki” konumuna yerleştirildiğini gösterir. Erkek akıl merkezdeyken, kadın bedeni ve emeği ikincil görülmüştür.

Tarih tek bir cinsiyetin bakış açısıyla yazıldıysa, o tarihin ne kadar nesnel olduğunu sorgulamak gerekir. Kadınların görünmezliği, tarihin tarafsız olmadığına işaret eder.

Tarihten Kadın Örnekleri

Kadınların yok sayılmadığı az sayıdaki örnek bile, görünmezliğin bilinçli bir tercih olduğunu gösterir:

  • Antik Çağ’da İskenderiyeli Hypatia, matematik ve astronomi alanında önemli çalışmalar yapmış olsa da erkek tarihçiler tarafından çoğunlukla görmezden gelinmiştir.
  • Osmanlı’da Hürrem Sultan veya Kösem Sultan gibi kadınlar sadece entrikalarıyla anılmış, siyasi ve sosyal katkıları gölgede kalmıştır.
  • Cumhuriyet döneminde kadınlara verilen haklar önemli bir dönüm noktası olmuş olsa da, sosyal hayattaki görünürlükleri günümüzde hala tartışma konusudur.

Bu örnekler, kadınların hep var olduğunu ama hikâyelerinin eksik yazıldığını gösterir.

Kadın Tarihçiliğinin Yükselişi

20. yüzyıldan itibaren feminist tarih yazımı sayesinde kadınların hikâyeleri yeniden gün yüzüne çıkmaya başladı. Kadın tarihçilerin ve araştırmacıların çabaları, unutulmuş kadınları keşfetmemizi sağladı. Bu yalnızca kadınların haklarını savunmak anlamına gelmiyor; aynı zamanda tarihin daha doğru ve bütünlüklü yazılması demek.

Görünmezlikten Görünürlüğe

Tarih sadece geçmişi anlatmaz; bugünümüzü ve geleceğimizi de şekillendirir. Kadınların sesi tarih yazımında yoksa, bu eksiklik bugünün toplumsal yapısına da yansır. Kadınların görünürlüğü arttıkça, sadece kadınlar değil, tüm toplum özgürleşir.

Kadınların görünmez kılınmış hikâyelerini ortaya çıkarmak, sadece adalet meselesi değil, insanlık tarihinin tamamlanması demek. Çünkü yarısı eksik yazılmış bir tarih, gerçekte hiç yazılmamış demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir